İYİSİYLE KÖTÜSÜYLE REKLAM

Hayatın içindeki en önemli görsel öğelerin başında “reklamlar” gelir. Ancak çok uzun zamandır ağızlara pelesenk olmuş bir cümle sıkça karşımıza çıkar oldu;

“Reklamın iyisi kötüsü olmaz…” "Siz öyle zannettin bal gibi de olur..."

“Şoke edici reklam” başka bir şey, kötü reklam başka bir şey. İnsanları şaşırtmak, yenilikler getirmek, gözün alıştığı kalıpların dışına çıkmak elbette ki önemli. Sadece reklamcılıkta değil. Yaratıcılığın olduğu her işte. Sanatta, edebiyatta elbette ki yeniliklere açık olacağız, hem estetik hem içerikte. Ancak birilerini şaşırtmak adına insanlığın çok bedeller ödeyerek öğrendiği ortak ilkelerinden vazgeçersek, barışı, uyumu, muhabbeti ayaklar altına alırsak, insanı insan eden değerleri hiçe sayarsak, yalan yanlış beyanlarda bulunursak reklamımızın artık yaratıcılıkla en ufak bir ilgisi kalmaz.

Reklamın iyisi kötüsü olur mu dostlar? Olmaz diyenleri duyabilir gibiyim. Ancak olur, reklamın kötüsü öyle bir olur ki, değil o ürünü satın almak; insanlar o markayla en ufak bir temas kurmak dahi istemezler. Reklamın kötüsü öyle bir olur ki; o satılan, pazarlanan ve pohpohlanan ürün, hafızalarımızda sadece karanlık bir çağrışımdan ibaret kalır. Süpermarkete gittiğimizde, alışverişe çıktığımızda, birbirimize tavsiyelerde bulunduğumuzda elimiz, dilimiz, gönlümüz varmaz o ürüne. Reklamın iyisi de kötüsü de olur. Hatta reklamın iyisi markanızı vezir ederken, kötüsü rezil eder.

Bazen kötü reklam yapmak sadece dikkat çekmek, adından söz ettirmek amacıyla belirlenen bir stratejinin ürünü olabilir. Kötü reklamı yapan bu ülkenin köklü güvenilir ve saygın bir kurumu ise zaten kötü reklam vererek dikkat çekmek durumunda olmamalıdır. Malum farklılık yaratalım derken kazandığı itibara gölge düşüren marka çoookk... Saygınlığınıza güvenirliliğinize “gölge” düşürdüğünüzde yerinizi başkalarının almasını önleyemezsiniz. Yani “reklamdır” deyip geçemezsiniz…

Bilmelisiniz ki;

Reklamların temel işlevi duyurmaktır. Yani ne kadar çok insan duyarsa ne kadar çok kitleye ulaşırsa ürünün o kadar çok alıcısı olma ihtimali doğar. Her reklam, insanın temel gereksinimleri ve güdüleri dikkate alınarak kurgulanır.

Bir reklamın gerçekleştirilebilmesi sürecinde insanın altı gereksinimi göz önüne alınmaktadır. Bunlar; “fizyolojik gereksinimler, güven duyma ihtiyacı, toplumsal gereksinimler, sevgi gereksinimi, beğenilme ihtiyacı, kendini gerçekleştirme ihtiyacıdır…” Hiç birini yabana atamazsınız, çoğu bir reklamın içinde aynı anda yer alır…

En önemlisi de “Kendini gerçekleştirme ihtiyacı” işte reklamın özü buradadır, kişi reklamda kendini bulabilmelidir... Reklamla hedeflediğiniz kitleye dokunabilmelisiniz. İnsanlar bir reklam aracılığıyla sözcükler, renkler, desenler, para, neyin ne işe yaradığı gibi pek çok şey öğrenebilirler. Özellikle reklamlar bastırılan duyguları, açıkça öğrenmek istenildiğini söyleyemeyen gençlerin, kendini güzelleştirmek isteyen bayanlar, daha iyisine sahip olarak ben burdayım demek isteyen bireylerin dikkatini çekebilir ve kendini bulabilir.

Reklam çalışmaları kardan pay ayrılarak, karı arttırmak amacıyla yapılır. Dolayısıyla kötü reklam firmalara hiçbir şekilde fayda sağlamaz. Günümüz tüketim anlayışı içerisinde tüketicinin sadece aklında kalmış olmak firmalar için yeterli bir tanıtım faaliyeti değildir. Reklam ve tanıtım çalışmaları tutarlı olmalı, hedeflerini iyi belirlemeli ve tüketiciyi ürün ve firma konusunda çelişkiye düşürmemelidir. Hedef kitle, tanıtım faaliyetlerinin hangi mecralarda sürdürüleceği, reklamların hangi aralıklarla yayınlanacağı gibi unsurlar profesyonel çalışmalarla belirlenmelidir.

Son olarak reklamın birçok perspektifi vardır; iyisi, kötüsü, yaratıcısı, duygusalı, etkileyicisi.. Önemli olan sizin hangi perspektiften hangi strateji ile ilerleyeceğinizdir.