Bir marka yeni bir ajans arayışı içine girdiğinde, onu çok zorlu bir süreç beklediği aşikâr. Markanın büyüklüğüne, isteklerine, stratejisine tam uyum sağlayacak, ona ne bir beden büyük ne de bir beden küçük gelecek bir ajans ile tokalaşmak öyle çok kısa sürede gerçekleşemiyor. Aday ajansları belirlemek, onların stratejilerini anlamak, uzun süren toplantılar sonucunda bir karara varabilmek yöneticiler için oldukça stresli bir yük.
Marka yöneticileri, bu uzun toplantılardan sonra ajanslardan bir kaçını kendilerine çok daha yakın hissedebiliyor ve onlara yeşil ışık yakabiliyorlar. Daha detaylı toplantılar ile birbirlerini daha fazla tanımaya, beklentilerini daha net anlatmaya, kafalarındaki hayalleri ajans yetkililerine ifade etmeye çalışıyorlar. Başta da söylediğim gibi, bir markanın işte benim aradığım ajans bu demesi maalesef ve de iyi ki, bir iki günde gerçekleşmiyor. Ancak, gelelim bu karar sürecinin ayları bulması durumlarına… Firmalarda bazen karar verme ve bu kararı üst yöneticilere onaylatma süreci çok ağır işleyebiliyor. Bu karşılıklı flörtleşmenin bir türlü imzalar atılarak bir evliliğe dönüştürülememesi bir süre sonra ister istemez ilk heyecanı karşılıklı öldürmeye başlıyor…
Ajans, bir an önce marka ile ilgili hayallerini gerçekleştirmek isterken, kurulan planlar, stratejiler, hedefler ve hayaller bir süre sonra yerini burukluğa hatta bıkkınlığa bırakabiliyor.
Dolayısıyla; firmaların çalışmak istediği ajansa karar verme süreçlerini çok uzatmaları, oluşan enerjinin ve doğru diyaloğun yok olmasına sebep olabileceği için, flört süresinin çok uzatılmayarak evliliğe dönüştürülmesinde fayda var.